29 Ocak 2013 Salı

Rock n Roll ve 20yy mitleri - 1

Yaygın bir kanıya sahip, gerçek olduğu düşünülen, mite dönüşen bir çok şey var. Bu mitlerin bir çoğu da rock yıldızlarından türemiştir, 20.yy ın mitleri ve müzik, özellikle de rock müzik, hayranlığın ve hayran kitlesinin kafasının güzel olmasının neden olduğu mitler... Tabiki öyle değil, hayranlar sadece tüketici, ürünleri sunan medya ve ekonomi. Medya iter bizler yeriz...

"Tüm uyuşturucular zaman kaybıdır. Hafızanı, kendine olan saygını ve özsaygının getirdiği her şeyi yok ederler. Bunun zararları hakkında sağda solda vaaz verecek değilim. Bu sizin seçiminize bağlı bir şey, ama kendi deneyimlerime dayanarak bunun zaman kaybı olduğunu düşünüyorum" demiş Kurt Cobain. Bilinenin aksine uyuşturucunun etkisiyle intahar etmemiştir. Evet yaygın bilinen kanaatler bu şekildedir fakat aslında Cobain bilinenin aksine kısa sürelerle ve aralıklarla uyuşturucu kullanmış, bundan kurtulmak için de bir çok kez kez kendi isteğiyle tedavi sürecine girmiştir. Bir çok kez işe yaramasa da çabalamıştır.
www.nanokozmonot.com
Cobain; genel olarak ünlü olmak istemeyen, bunu çok saçma bulan, yaptığı işin ünlülük ve bu kadar saçma ilginin oluşmasını gerektirecek nitelikte olmadığını düşünen biriydi. Ve bundan oldukça sıkılmaktaydı. Sistemli olarak sağlık problemleri bulunmaktaydı, karın ağrıları, iştah problemleri, fiziki zayıflıklar güçsüz düşmesine ve güçsüz gözükmesine sebep olmaktaydı. Yüksek ihtimalle; gördüğü fazla ilgi ve çevresinde bu kadar fazla insan varken güçsüz gözükmek istemediği için, ve ağrılarını dindireceğini düşündüğü için eroin kullanmaya başladı.

Mutlu bir evliliği olan, müzik yapan, son derece içten ve dürüst bir insan... Öyle ki, “Müziğimin çoğu hayat tecrübelerim ve duygularım kadar özel. Ama şu şarkı sözlerinin çoğu bu derece kişisel değil. Daha çok TV’den, kitaplardan veya arkadaşlardan öğrenilmiş hikâyeler. Ancak verilen duygu ve his kesinlikle bana ait” diyebilmiştir. Oysaki "sözler bana ait müzik bana ait ben muhteşemim" diyebilirdi. Yani ben olsam derdim :))

Tüm bu baskılara dayanamayacak bir kişiliği olduğu için, güçsüz gözükmek istemeyen bir ünlü olduğu için eroin kullanan bir ünlü oldu. Ben suçlayamam, ama devamı var,  karın ağrılarına uzun süre sadece eroinle çözüm aradı. Doktorlar sonra omurundaki bir problemden dolayı karın ağrıları olduğunu söylediler ve bir süre fizik tedavi benzeri bazı egzersizlerle durumu hafifletmeye çalıştılar.

Ama yetmedi ağrıları devam etti, yeni albümler ve çevresindeki durumların değişmemiş olması, daha da ünlendikçe çevresindeki olayların daha berbatlaşması, kendisini tekrar eroine, tekrar eski durumlarına soktu. Çocuğunun olması ve tabi daha evvelden gelişen bir çok sebep nedeniyle, müziğe uzun bir süre aravermek isteyen Cobain'e, grup arkadaşları saygı duysalar da bu çok uzun sürmedi. Konserler turneler, meşhur MTV Unplugget'ı bu süre zarfında gerçekleşti ve Cobain yalnız kalma isteğimi yoksa başka bir nedenimi var bilinmez Avrupa turnesinden sonra grupla Amerikaya dönmedi ve Roma da bir otelde ilaç/şampanya karışımını yüksek doza taşıdı, ve son anda eşi sayesinde ölümden kurtuldu.

Yine tedaviler girişimler ama başarısız olan durumlar. Sinir krizleri, karı koca kavgası olduğu sanılan durumlar, intahar girişimleri...İlginç bir durum da var ki, Cobain'in evindeki silaklar. Evet; cobain in bir intahar girişimi ve eşinin polis çağırmasıyla birlikte Cobainin evinde; 4 tüfek, 25 kutu mermi, 38 kalibrelik bir el tabancası, birkaç tane kalibresi bilinmeyen Taurus marka altı-patlar ve bir adet Colt AR-15 yarı otomatik tüfek ve çeşitli haplar bulundu... Bu kadar silah bir insan neden evinde bulundururdu?

Cobain in bundan sonra hayatımızda yer alması intahar eden, uyuşturucu bağımlısı bir müzisyen olması şeklinde gelişti. Süper müzisyen olması yapıtlarından mı kaynaklanıyor yoksa bu olaylardan mı kaynaklanıyor tabiki bunu kestirmek çok da zor değil. Bilinmesi gereken başka bir konu da Cobain ailesinde ve doğduğu şehir Aberdeen de intahar vakalarının çok fazla görülmesi... Yani bir çok fizki ve psikolojik neden geliyor benim aklıma bütün bunların sebebi olarak; Cobain bipolar bile olabilir..

Aslında tüm söylentiler ve dedikodulara göre Cobain bir çok şey olabilir, ama şöyle bir gerçek var ki, müzik tarihinde unutulmayacak bir çentik. Nirvana ve Kurt Cobain dünya müzik tarihinde ciddi yeri ve müzik tarihinin gelişiminde ciddi katkısı olan bir çentik. Güzel sözler içten haykıran müzikler, konserler, eski müzisyen ve striptizci bir eş, iki çocuk, müthiş kitleler, süre gelen ilgi... çok stresli.

23 Ocak 2013 Çarşamba

Bir Paris Yılbaşısı :)

Paris... Uzun zamandır gitmeyi istediğim dünyanın yegane yerlerinden biri... Planımı çok öncesinden yaptım, seyahat ederken planınızı ne kadar önceden yaparsanız o kadar iyi ve ucuz olacağını bilmeniz gerekiyor. Avrupa ülkeleri aslına bakarsanız bizim için biraz kolay, çünkü hemen hemen avrupanın her yerinden mutlaka bir Türk'e rastlamanız çok mümkün.
Paris seyahatim için tarihimi kararlaştırdıktan sonra ilk önce otelimi ayarladım, öncelikle belirteyim Paris'in neresinde kalırsanız kalın, hangi otelinde konaklarsanız konaklayın, Paris'in değişik bir kokusu var, kokuyu tarif etmek gerekirse küflü ve rutubetli değişik bir koku bu... Paris şehir planlaması ve yapı açısından çok eski yıllarda planlanan ve inşa edilen bir şehir. Yapılanma ve şehir planlamacılığı açısından günümüze kadar hala gelebilmesi aslında ne kadar iyi planlandığının bir göstergesi. Ama inşa malzemelerinin sürekli olarak değiştirilmesi ve tamiratı şart.

Öncelikle uçak biletinizi avrupanın heryerinde, ne olursa olsun ucuz seçin, aktarmasına zamanına bakmayın, benim tavsiyem Paris'e Lufthansa ya da Swiss le uçmanız, hem hesaplı, hem dünyanın en iyi iki şirketleri. Bence Paris'e gitmek için iki sebep olabilir, biri müzeleri gezmek ve şehri hissederek geçmişe bir yolculuk yapmak, ikincisi ise aşk. Dolayısıyla acelemiz yok. Aktarma saatleri hep bir saat arayla ve havalimanlarında yön bulmak çok kolay.

Paris'i ciddi anlamda yaşamak istiyorsanız yazın gitmenizi tavsiye ederim, ben kışın gittim ama her zamanki gibi tabiki her şeyi her şeyine kadar yaşayabildim.

Öncelikle her zaman nereye giderseniz gidin ulaşımın düzgün olduğu ama şehrin merkezinden uzak olabilen bir yerde konaklayabilirsiniz. Ben bir hostel olan http://artyparis.fr/ i tercih ettim, çok hesaplı bir yer, mutfağını istediğiniz gibi kullanabiliyorsunuz, market ve şarap evi çok yakın olan bir yer. Dünyanın heryerinden insanlarla kahvaltınızı edebileceğiniz bir sürü insanla tanışabileceğiniz bir yer. Kesinlikle lüksün L si yok, öyle ki asansöre ben zor sığıyordum, öyle diyeyim, ama Paris'deyken sadece yatmak için kullanacağınız, temiz içten bir mekan. Sabahları yakındaki fırından kruvasan (croissant) ınızı alsbilir kahveniz ve dünyanın heryerinden gençlerle kahvaltınızı edebilirsiniz. 
Ben; Arjantin, Rusya, Paraguay, İspanya, Hindistan, uk, Canada, Almanya dan insanlarla tanıştım, Türküm demekten korkmaya hiç gerek yok, nazikliğinizi görünce hemen ısınıyorlar :))).

www.nanokozmonot.com Herzamanki gibi havalimanına erken gidip, uçuş korkuma yaslanarak alkol alışverişimiyaptım. Alkol olarak ne içti bu pezeveng derseniz eer genelde benim terciğim malt ve sek içkiler, fakat soğuk zamanda soğuk ülkelere gidiyorsam http://www.jagermeister.com/ iki litre aldım, bir litre de Jack baba  uçağa atladığım gibi önce Zurich...





Zurich de bir saatlik aktarmamız var, yarabbil alemin kafalar güzel... Oy oy oy oy... Bir kaç şişe alkol takviyesi ellik yolluk ceplik kafalık yaptıktan sonra uçağımızı bekliyor ve akabinde biniyor doğru Paris'e uçuyoruz.. um...

Normalde planım RER (eroer) yani banliyö treniyle otele yakın olan cite universe de inmekti. Fakat daha önceden internette araştırmalarım neticesinde bir Türk hizmeti olan dolmuş kafasını biliyordum http://www.parisdolmusu.com/ hava limanından çıkınca elinde paris dolmuşu tabelasıyla catandaşı görmüş bulundum ki kafam da zaten bi milyon, yerler metroymuş tramvaymış diyerek, "grup varsa beni de götürün" hamlesiyle kendimi Mercedes Vito'ya attım  25 € gibi bir rakama ( sitesinden kontrol ederek bence bu ulaşımı tercih edin, çünkü RER 11 -12 € ondan sonra da 4 € filan otele kadar otobüs ya da metro parası verirsiniz, en azından, Türk birinin sizi karşılaması bence güzel ) adını hatırlamadığım arkadaş; samimi ve Parisi tanıtarak, zaten bildiği de mekan olan otelime beni bıraktı.
Dönüşteki resmimiz;

İtiraf edeyim ilk gece çok  zorlandım, titiz biri değilim ama kokular konusunda hassasım, pencere açık uyudum, hava -5 selsiyus :P. Zaten kafamda güzel 4 kişi paylaşımlı ranzalı odada tek başımayım ilk akşam.

Sabah dinlenmiş bir şekilde erken kalktım, kuruvasan duble expresso kafasıyla, dedim ilk ben Eifele gideyim... Ne de olsa ilk olması gereken yer...

Paris'e kışın gidiyorsanız benim gibi tecrübesizlik yapıp sabahın köründe kalkıp karanlıklarda sokağa çıkmayın, (bu arada sabah saat 9 ama gün doğmamış durumda) acelelere gelmeyin, rahat, nefes alarak, heryere bakar ve görerek gezmeye çalışın, acele etmeyin. Bu şehrin dinamiği yavaşlık üzerine kurulu. Yavaş, retro, içten, nazik ve hatta çok kibar.

Arada bazı anektodlar nakşedicem (biliyorum redaktöre ihtiyacım var) Paris de insanlar kaba değil, sadece son gelenden kibarlık bekliyorlar, yani bir yere girdiğinizde burası bir fırın, bir kafe, bir restaurant, bir otel olabilir, her ne olursa olsun sizden "bonju mösyö" ya da "madam" ya da sadece bonju beklemekteler (fransızcam hiç yok telefus bu benim için :P), bu otobüs de olabilir hiç farketmez. Şahsen ben bunu tatbik etmekten çok keyif aldım, sokakta benden sigara isteyen eski Paris beyfendileri ve hanımefendileriyle çok güzel (aptal ingilizcemle) keyifli vakitler geçirdim diyebilirim. Size sokakta gayet rahat "merhaba beyfendi, iyi haftasonları ve güzel güneşli bir gün dilerim, bir tane fazla sigaranız varsa rica edebilir miyim"  diyerek yaklaşılma ihtimali var (fransızcam olmasada anlıyorum :P)

Neyse ilk gün ve eifel; ister erken ister geç ne zaman giderseniz gidin feci kuyruk var, ben çok erken gitmeme rağmen yaklaşık 1,5 km. kuyruk bekledim. Rahat... Kaltığım hostelden bir otobüsle çok rahat bir şekilde vardığımı söyleyebilrim, Evet Paris de metro süper ama şehirlere alışmak ve akışa hakim olmak, şehri tanımak için ben otobüsü tercih ediyorum. Eifell giriş 14€ en üst kata kadar...































Aslında İstanbul ile kıyasladığınızda Paris de heryer çok yakın, ulaşım da zaten çok rahat, ama ben city kart alırım dolaşırım diyemezsiniz, çünkü şehrin havası çok yorucu ve kuruklar bimilyon kilometre. O yüzden hiç girmeyin o işlere, bir çok yerde kesin city kart almayın filan der ama nedenini açıklamaz, benim için iki nedeni var god save the queen punk is not death kafası otobüslerde bilet okutmamak ve beleş binebilmek ikincisi de inanılmaz kuruklar, gerek yok yani...

çok yoruldum burada bir kaç gün ara veriyorum :P







9 Ocak 2013 Çarşamba

İsveç - Stockholm - 29.09.2012

Çalıştığım şirket bir vesileyle de olsa 5 günlük bir İsveç seyahati olayı yarattı. E ben zaten seyahat etmeyi severim, hem pasaport yenilemeye de bahane arıyordum, e vize işleri de malum sıkıntı, iyi oldu iyi.

Sabahın köründe AHL yani Atatürk Hava Limanı na teşrifimiz inen birlikte bavul vermesiydi ıvırıydı zıvırıydı onları halledip dooooru freeshop olayına girdim. Malum alkol en möhöm şey. :P

Öncelikle benim her yurtdışına çıkan için tavsiyem gideceğiniz ülkeye doğru dutyfree yasağı yoksa alışverişlerinizi Türkiye'den yapmanız. Bizim burası daha uygun fiyatlar heryerde aynı değil yani. Sigaranızı içkinizi alın öyle çıkın, eskisi gibi yaban ellerde alkol ucuz değil artık. € bu boru değil :P

Neyse 3 ceplik jagermeister  (İsveç soğuk, boğazlarınızı ve kendinizi korumak istiyorsanız, soğuk ülkelere çıkarken mutlaka alın derim ben), bir iki şişe campari (sonradan aldığıma pişman oldum, keşke jack alsaydım dedim) bir şişe de chivas regal aldım, (içkiye düşkünseniz mutlaka içki alın, zira Stockholm'de içki pahalı ve saat 5 den sonra satılmıyor). He bir de 3 karton LuckStrike. :))

Yurtdışında sigara artık çok pahalı, ve genelde heryerde sizden sigara istenebiliyor, yani yanınıza güzel bir sarışın gelip bir sigaran varmı derse muhabbet etme şansını kaçırmak istemezsiniz büyük ihtimalle :P . Bir de İsveç'de sadece SEK yani Sweden Kronu geçiyor :), dolayısıyla uçağa binmeden hava alanında mutlaka kron edinin ya da kredi kartıyla seyahat edin, yoksa Stockholm de exchange için ekstra ücretlendirmeler var... gerek yyok :))

Stockholmdeki extralı exchange :P

Alışverişimizi yaptık, zaten son anda da bana eşlik edecek olan iş arkadaşım teşrif etmişti, doooru boarding olayına. Uçak seviyorum ama genel olarak bende bir uçma korkusu var oyüzden genelde uçmadan önce içerim (bilenlerin "hadi len her zaman içiyorsun" dediğini duyar gibiyim:P) neyse bir iki içki yuvarladık sigara içme alanında, uçağa bindik. Arkadaşım THY süper, bira diyorum çat geliyor, şarap diyorum çat geliyor, on numara beş yıldız :))).

İsveçe indik; www.nanokozmonot.com

Stockholm ün havaalanı Arlanda, saatte 300 filan km yapan hızlı trenle mis gibi Stockholme varıveriyorsunuz.

 Dilerseniz otobüsler de var, yavaş yavaş ortama uyum sağlarım, otobüsle seyahat edeyim derseniz, Arlanda Havalanından Stockholme otobüsler mevcuttur efendim :P



İndiğiniz yer Stockholm'ün genel ve en büyük terminali.
Benim genelde adetimdir, nereye gidersem gideyim burası yeni bir yerse, terminal ya da gar gibi kalabalık yerinde bir süre vakit geçirir insanları seyrederim. Stockholm'de de aynı şekilde yaptım. Kardeşim bir tanemi çirkin insan olmaz. Genel olarak tüm iskandinavya insanı güzel, arada esmerleri de olsa güzeller. Çok güzeller :P

Stockholm genel itibariyle iskandinav ülkelerinin Paris'i. Haftasonları İskandinav ülkelerinden buraya akın akın insan gelmekte, seyahatiniz olacaksa mutlaka haftasonuna denk getirin ve otel rezervasyonlarınızı evelden yapın, yer bulamayabilirsiniz.

Oteli zor da olsa buluyoruz, aynı isimden 4 tane otel olunca tabi biraz problem oldu :)) Daha önce avrupaya seyahat etmemişleriniz olabilir diye düşünerek (ki benim ilk seyahatimdi bu) arkadaşlar buralarda tuvaletlerde taharat musluğu dediğimiz olay yok. Böyle bir alışkanlığınız varsa aman dikkat derim :)) Otelimizde kahvaltı ediyoruz, genel itibariyle İsveç mutfağı bence çok renkli olmasa bile güzel. Yani aptal saptal tadını tahmin edemeyeceğiniz yemekler yok. Fakat Stockholm pahalı bir şehir. Bie küçük şişe su 6 TL ama şöyle bir güzellik var, İsveç'de çeşmelerden su içilebiliyor, mis gibi buz gibi su :))

Kahvaltımızı ettik vesaire. biz niye geldik stockholme... aslında iş için geldik :)) doğru ofise gündüzleri çalışıp vaktimiz olduğu sürece akşamları Stockholm'ü gezeceğiz. Ama ondan önce bişi anlatmak istiyorum huehuehueh
Şimdi bu yukarıda görmüş olduğunuz aleti belki bilenleriniz vardır, ben ilk defa gördüm ve iş arkadaşımla bu konu üzerinde biraz istişare ettik huehueheuhe. Sonuç olarak kendisi bunun ayakkabı bağlamak için duvara monte portatif bir sehba olduğunu iddaa etse de. Sonradan aklıma gelip de üzerindeki etiketleri okuyunca aslında pantalon ütüleme makinesi olduğunu keşfetmiş bulunduk. Tabi ben iddaaya girmiştim ve kazandım, akşama içkiler ondan huehueheuhu

Stockholm genel itibariyle aslında bir adalar şehri, bilmemkaçyüz tane ada varmış, merak eden gidip vikipediadan baksın huehueheuh. Bu adalar şehri köprülerle birbirine bağlı tabiki, genel olarak metro ve otobüs hatları mükemmel ama benim gibi şehir içinde bir otelde kalıyorsanız ulaşıma ihtiyacınız yok. Her yer yürüme mesafesinde, gayet de başarılı. Taksicilerde zenci ya da Türk'e rsatlamanız gayet mümkün, burada yaşayan Türk ler genel itibariyle çok eskiden buraya yerleştikleri için asimileler, yani öle "espri yaparım kanka oluruz" felan yok pampişlerim huehueheuh

Şimdi biraz size görüntü..............















İsveç; kültürel ve ekonomik olarak çok güzel bir ülke, yani ben çok beğendim, insanların hepsi çok güzel, ingilizceniz varsa herkezle anlaşabiliyorsunuz, sizin tipinizde birini görmedikleri için ilgi alaka gösteriyorlar ve konuşkanlar. Sadece barmenler genelde biraz sinirli tipler :))) Yemek ve içki olarak çok pahalı bence, Mc Donalds bizim buradaki fiyatlarla hemen hemen aynı, biz Mc dışında bişi yiyemedik mesela :)) yani bazı yerlerde bir tabak yemek 80 TL'ye gelmekte. Ben hayatta vermem o parayı tabi, aç kalırım içki içerim daha iyi huehueheuh. Otelinizde kahvaltı dahilse kahvaltınızzı sağlam edin, benim gibi sandwich ler hazırlayıp çantanıza da atarsanız şeker lokum olur huehueheuh

Stockholm de tarihi bir çok yer var ama genel olarak tarihi bir yer sayılmaz bence, yani "müzelerini gezmek için geldim" diyemezsiniz. Ama gece hayatı süper bence, hafta sonları finli norveçli birsürü tip ve barlar klüpler full. Herkez de eyleniyor. Barlara özel güvenlik görevlileri var, kadın ya da erkek sarhoşluğa müsama gösterilmiyor. Şikayet alırsanız anında kapı önündesiniz. Beni herkez orada amerikalı sandı, yitik ingilizcemle baya bi anlaştım arkadaşlar da edindim :))) akşamları buradaydık 

arada bu fotoğrafı unutmuşum, freeshopda fiyatfikri



ilk akşam tanıştığım norveçli ilkokulöğretmeni, şu anda ismini dahi hatırlamıyorum (en soldaki ) ama çok akıllı ve çok güzeldi, ingilizceme ve sarhoşluğuma tahammül etti sağolsun yengeniz hueheuheuheuh

heryer heeeerrrr yer sarışınnnnnn (bu arada bu saçlar bir erkeğe ait :P)

Kısacası isveç şehane. Çok kültürlüler, birkaç kültür ve halk evi var sabahlara kadar açık süper etkinlikler var. İnsanlar şehane. Tarihi yerleri gezeceğim filan diyorsanız Hop on Hop of diye city buslar var, atlayın birine, takın kulaklıkları, istediğiniz kadar gezin, içini görmek istediğiniz yerde durun otobüsten inin gezin tekrar otobüse binin. En güzeli o. uğraşmaya gerek yok yani, relaks şehir burası mis mis :))) yaşarım ben burada..... daha sonra hatırlarsam eklentiler yaparım heralde huehuehue